14 Ekim 2011 Cuma

SON VEDA

Son Veda ..

“ Sabret ” diyordu karşımda gözleri yaşlı dururken. İstemiyordum... Gitmesini istemiyordum hiç. Öyle ya; yanımdayken bile her yerini ayrı ayrı özlüyordum. Dayanamıyordum hesapsız gidişlerine, zamansız bitişlerine; en çaresiz zamanlarımda terk edişlerine... İstemiyordum işte! Gitmesini hiç istemiyordum.

“ Ağlama ne olur.. Vazgeçme bekle beni. Döneceğim mutlaka; sabret...” elimde miydi... sanki ağlamamak? Bir camın ardından bakıp da el sallamak, kolay mıydı ağlamamak.. Ölümden beter ayrılışları sineye çekmek, göz ardı etmek vedaları bu kadar kolay mıydı..

Bir avunuştu bu. Yiten bir aşka baş koyuş, belki de zamanın acımasızlığına karşı duruş, vakitsiz yok oluştu...

“ Geçici bu ayrılık...” gerçekten de geçici miydi? Yoksa kesinleşen bir kararın can alıcı önsözleri mi.. Hayır ! Hayır, bitemez , dinemez bu yağmur. Dinle bak ne diyor yüreğinin o tatlı dilleri : “Geçici bu ayrılık, bir rüya farz et...” oysa böylesine kara vedaları gizleyemeyecek kadar pembedir benim rüyalarım ve gerçekleri gösterecek kadar da dürüst. Kandırmaz beni rüyalarım. İncitmez , üzmez , korkutmaz... belki de bu yüzden bir rüya olamaz bu kabus.

“ Sığınıp anılara bu hasrete dayanırız elbet...” dayanabilir miyiz gerçekten.. Aramızda denizler, dağlar varken ; en masum rüyamız bile bizi terk etmişken , kahkahalarımız binlerce gözyaşının ardına sığınmışken; biz anıların ardına sığınabilir miyiz.. Per perişan ederken bizi geceler, ısıtmazken güneş, kavuşturmazken rüzgar dayanabilecek miyiz biz bu hasrete.. Gizlenip en pembe günlerimizin, en mavi umutlarımızın, en beyaz hayallerimizin ardına dayanabilecek miyiz bu en ıslak gecelerde bizi yakan, en kızgın günlerde bizi üşüten hasrete..

“ Sonunda zafer bizim olacak, sabret...” beklemek zordur oysa zaferleri. Bitmeyeceği bilinen bekleyişleri beklemek... çok zordur sabretmek. Yelken açmak geçmişe, kürek çekmek umutsuz bir umuda... çok zordur gözlerini dikmek gelmeyecek bir sabaha.

İlk veda değil bu. Hayallerime yağan ilk yağmur, yüreğime inen ilk hançer, vedayı getiren ilk gece değil. Yoruldum her seferinde kendi ellerimle yazmaktan zaferi. Bu sefer sen yazmalısın. Yardım edeceğim sana; inan bana. İkimizin zaferi olmalı bu. İkimiz de kazanmalıyız bu sefer. Bir ucundan sen tutmalısın kalemin, bir ucundan da ben. Korkma; kırılmaz kalemimiz, tükenmez mürekkebimiz. Yazmaya bir başladık mı hiçbir zincire esir olmaz zaferimiz. Yeter ki ilk cümleyi sen yaz. Yeter ki nokta koyma. Amacımız bu zaferi kazanmaksa şayet; ben yardım ederim elbet.

“ Bekle beni döneceğim mutlaka, sabret ” neden peki bu kara veda.. Neden bu ayrılık.. “Çaresizim, mecbur bu veda...” Mecbur olur mu hiç vedalar.. Bir çaresizliğin ardına gizlenir mi gitmek namına dudaklardan dökülen baştan sona yalan olan bahaneler? Yoo; çaresiz değilsin sen! Avutma kendini, kandırma beni! Ne yalanlarının ardına sakla gözlerini ne de çaresizliğin ardına gizle gitmelerini.

Seven bir kalbi ne durdurabilir şimdi.. Bir büyük aşkı hangi zincir dizginleyebilir.. Masallardaki hangi kötü karakter araya girebilir.. Nasıl henüz dinmeden bitebilir.. Yüreğimi hangi ilaçlar iyileştirir şimdi benim.. Hangi doktor çıkarabilir serçe yüreğimi yerinden.. Söyle bana; hangi mendil silebilir dinmeyen gözyaşlarımı yüzümden.. Hangi güneş kurutur ki şimdi gözbebeklerimi taa en derinden.. Söyle bana; nasıl bir veda, nasıl bir çaresizlik, nasıl bir kayboluş bu..

Susma. Bakma gözlerime öyle çaresiz. “ Çarem yoktu...” deme bana. “ Gitmek zorundaydım...” deme. Pekala ; madem kararlısın bu kadar gitmeye ; o halde git. Alışırım elbet gitmelere, zamansız bitmelere. Alışırım elbet sensizliğe , sessizliğe ; durma git ! Gözlerimde hayalini , burnumda kokunu , yüreğimde sevgini bırak ve git...

Bilirim ; bir inme misali inecek , bir rüyadan uyanır gibi bitecek. Bilirim bir hançer olacak bu veda ama ne çare.. Döküldü artık dudaklardan o son veda ..NOT: YORUMCU GURBUNA TEŞEKKÜREDIYORUM

0 yorum:

gönlümden geçenlere bakın

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

bannerımı alırmısınız?


p>”"

gönlümden geçenler

gönlümden geçenler