1 Şubat 2011 Salı

Af Makamına ..

kan çiçekleri açtıran bir ayrılık var üzerimde gitgide uzayan bir yalnızlık, gitgide kısalan bir hayat ucundan tutsam, elimde kalıyor ve her şey bayat. . . ne zaman ki, sesime çığlık serserisi bir sessizlik dağıtırım yıkılır boran bir kahraman gibi şehrimin en ucube köşesi içimin aydınlıkları hep gözlerinin karasıyla karardı ve bir çılgınlık yapmak istercesine, beni sersefil bir yoklukla bıraktı şehrin, bütün ağırlıksızlığıyla üstüme çullandı. . . gölgelenmemiş sözlerim vardı oysa ve dipdiri duruşları, ellerimin ne zaman bir yazmak sunsam önlerine can dediklerimin orada başlıyordu ağlamaklı hallerim ve bir o kadar yalnızlıktan sıyrılmıştı kimsesizlikten kaçan herhangi bir menzilim. . . yormasın hayat seni, ben yanımdan bak alışıyor saçlarım nefesinin kasırgasında savrulmaya ve alışıyorum sen yanımdan soğutulmaya kirpiklerinden en son ne zaman bir aydınlık bırakmıştın gözbebeklerime!? çok yüksekten düşürdün beni, tutunamayanları giydim üstüme ve hangi gökyüzüne daldırdıysam köşe başındaki müebbetlerimi hiçbiri sen gibi mavi sar/a/madı acıyan yamalı yüreğime. . . sevdiğini sandığım ve çocukların içimin oyasında türküler yuvarladığı o an’lar ne kadar geride kaldı, hayatımın içinde kıvrılıp uyuyan –ben’li geçmiş zamanlar ayazımla yakardım, gecelerin aydınlığa devrilişini o kadar ki nefessiz kalmak gibi bir lüksüm vardı, gidişinden emanet ve bizde emanete hıyanet, ömrün cehennem niyazlarıyla süslenmesi demek. . . susmanın ‘güzel’ olduğu vakitler benden çoktan geçti ’emir’ için susmaktır dilimin vaziyeti gözlerimde, yağmur sonrası ıslanmış bir kara şehir dizlerimde, öylece ve sessizce iliklenmiş bir titreme nöbeti aklım oynaşır ve düşünmek diye bir şey kalmaz, her şey ezberleşir. . . kuşandığım ışıksız dil,bakışsız görüş,ah’sız bekleyiş ve dua’lı bir terk ediş ne’m kalsın ömründen ömrüme sağanak sağanak ayaklarımdaki adımlar sayamayacak kadar kısalmış ve yürümelerim adabsız artık yolların secdesinde söylesene gülüşüm, bir kez daha dolansan yüzümün çizgilerinde neye yarar ki artık!? gidişlerim ard’sız kalmış. . . bu son yol’lanışım değildir, belli bir kez hangi can, bir kez ölmüşte diriltilmemiş bin kez can çekişsin azmiyle!? fecr bir vakitten karanlık fer’ler uğurla közlerime içimin kurutulmuş bir gül çehresi kaldı son’undan merhametsizim kendime ve sabır ile dönmüyor gönlümün çarkı cihan uğurluyor beni kendi elleriyle ölüme değil ölümlü bir denklemin tam içine kendime veriyor beni sadece kendime özümle sözleşeyim de dökeyim varlığımı yürütüldüğüm ince çizgiye ve yumayım çehresini bütün ömrümdekilerin ve yine susak kalayım aşk’tır beni çağıran diye diye. . . . .!! Zeynep Özge Yazıcı

0 yorum:

gönlümden geçenlere bakın

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

bannerımı alırmısınız?


p>”"

gönlümden geçenler

gönlümden geçenler