7 Aralık 2008 Pazar

hannah ve michael

Dondurucu soğukta bir an önce evime varabilmek için

hızla yürürken, ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm..

Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye

acele acele açtım.. İçinde üç dolar ve sararıp kat yerleri

yıpranmış eski bir zarftan başka birşey yoktu...

Sol üst köşede yalnızca gönderenin adresi, alıcı adresi

yerinde bir posta kutusu numarası vardı. Bir ipucu

bulabilmek belki biraz da merakımı giderebilmek için

zarfı açtım ve içindeki mektubu okumaya başladım.

Mektup, sol yanı çiçek resmiyle süslenmiş bir kağıda,

özenli bir el yazısıyla yazılmıştı ve "Sevgili Michael"

diye başlıyordu.. Ve "Annesi yasakladığı için

onu bir daha göremeyeceğini" anlatarak

devam ediyor.. "Ama sakın unutma, seni daima

seveceğim" diye bitiyor.. İmza.. Hannah!..

Elimde yalnızca, mektubu yazan kişiyle, mektubun

yazıldığı kişinin birinci adları vardı. Eve gider gitmez

hemen telefon idaresini aradım.Görevli kisi, kendisine

bildirdiğim adreste yaşayanların telefon numarasını

vermesinin yasalara aykırı olduğunu söyledi. Fakat

ısrarım karşısında: "Belki, size yardımcı olabilirim" dedi.

"Bu adreste bulunan numaraya telefon ederim ve onlar

Kabul ederlerse, sizi görüştürebilirim lütfen bekleyin.."

dedi. İki üç dakika sonra görevlinin sesi geldi..

"Bağlıyorum efendim." Telefonda, karşıdaki hanıma

"Hannah diye birini tanıyıp, tanımadığını" sordum.

"Bu evi, 30 yıl evvel, Hannah diye kızları olan bir aileden

aldık" dedi. "Peki yeni adreslerini biliyor musunuz?.."

"Hannah annesini bir huzurevine yatıracaktı. Oradan takip

ederseniz, belki adres bulursunuz.." deyip bana huzurevinin

adını verdi.. Hemen aradım.. Yaşlı anne yıllar önce ölmüş..

Ama kızına ait eski bir telefon numarası var. Belki ordan

bilirlermiş.. "Bunların hepsi aptalca aslında" dedim

kendi kendime.. İçinde sadece 3 dolar ve 60 yıl önce

yazılmış bir mektup bulunan cüzdanın sahibini aramak

için bunca zahmete ne gerek var ki.. Aradım numarayı..

Bir kadın "Şimdi Hannah'nın kendisi bir huzurevinde"

dedi ve numarayı verdi. Hemen orayı çevirdim.. Ses;

"Evet, Hannah burda yaşıyor" dedi.. Saat ona geliyordu

ama hemen yola çıktım, Hannah'yı görmek için..

Devasa bir binanın üçüncü katında şirin bir oda.. Gümüş

saçlı, sıcak tebessümlü bir yaşlı kadın.. Gözlerinin içi ışıl

ışıl ama.. Anlattım olanları.. Cüzdanı ve mektubu gösterip..

Derin bir iç çekti mektuba bakarken ve "Genç adam" dedi,

"Bu mektup, Michael ile son kontağımdı.. Onu öyle

seviyorum ki.. Sean Connery gibi yakışıklıydı.. Hani şu

meşhur aktör.. Ama ben 16 yaşındaydım.. Çok küçüğüm

diye annem kesinlikle izin vermedi.." Derin bir nefes daha..

"Michael Goldstein harika bir insandı. Eğer bulabilirseniz

ona söyleyin lütfen.. Onu hep düşündüm.. Hep.." Bir ufak

sessizlik.. Bir derin nefes daha.. "Ve onu hep sevdim.."

İki damla yaş damladı elindeki mektuba, ıslanan gözlerden..

"Ve hiç evlenmedim.. Michael gibi birisini bulamadım ki.."

Hannah'ya teşekkür edip odadan çıktım.

Binadan çıkarken danışmada beni karşılayan kız

"Hannah Hanım yardımcı olabildi mi size" dedi.." Hiç

değilse bunun sahibinin soyadını öğrendim" dedim..

Cüzdanı elimde sallayarak.. O sırada yanımda dikilip duran

hademe bağırdı.. "Hey baksana.. Bu Bay Michael'ın

cüzdanı.. Üzerindeki bu kırmızı şeritten onu nerde

görsem tanırım.. Cüzdanını hep kaybederdi zaten..

Üç kere ben buldum, koridorlarda..

"Michael sekizinci katta yaşıyordu.. Ok gibi fırladım

tekrar asansöre. Michael yatmamıştı. Okuma odasında

kitap okuyordu. Hemşire beni ve elimdeki cüzdanı gösterdi.

Michael elini arka cebine attı, hızla.. Sonra sevinçle "Evet

bu benim cüzdanım" dedi. "Öğleden sonraki yürüyüş

sırasında kaybetmiş olmalıyım. Size teşekkür borçluyum."

"Hiçbirşey borçlu değilsiniz" dedim. "Ama özür dilerim.

İpucu bulmak için açtım ve içindeki mektubu okudum."

"Mektubu mu okudun?" "Sadece okumakla kalmadım.

Hannah'yı da buldum.." "Buldun mu? Nerde? İyi mi?

Hala eskisi gibi güzel mi. Söyle, lütfen söyle.."

"Çok iyi.. Hem de harika" dedim, yavaşça.. "Bana onun

telefon numarasını ver. Yarın onu hemen arayacağım."

Elime sımsıkı sarıldı.. "O benim tek aşkımdı.. Onu

öyle sevdim ki, asla evlenmedim.. Çünkü bu mektup

geldiğinde hayatım, anlamsal olarak bitmişti."

"Bay Goldstein" dedim.. "Gelin benimle.."

Asansörle üçüncü kata indik.. Odanın kapısı açıktı.

Hannah sırtı kapıya dönük televizyon izliyordu..

Hemşire ona yaklaştı, omzuna dokundu.. "Hannah"

dedi.. "Bu bay'ı tanıyor musun?" Gözlüklerini

ayarladı bir an baktı, tek kelime etmeden..

"Michael" dedi, Michael, kapıda, kısık sesle..

"Hannah.. Ben Michael.. Beni tanıdın mı?.."

"Michael" diye yutkundu Hannah. "İnanmıyorum..

Bu sensin. Benim Michael'ım." Michael

Hannah'ya doğru yürüdü yavaşça. Sarıldılar.

Hemşire yanıma geldiğinde onun da gözleri yaşlıydı..

"Gördün mü, bak?" dedim "Yaşamda, yaşanması

gereken herşey, er ya da geç, birgün kesinlikle yaşanacaktır."

***

Üç hafta sonra beni huzurevinden aradılar.

Pazar günü bir nikah vardı.. Gelebilir miydim?

Harika bir nikah töreni idi. Hannah ve Michael

beni nikah şahidi yaptılar üstelik. Hannah açık

bej elbisesi içinde çok güzeldi.. Michael de

lacivert takımı içinde hala çok yakışıklı..

Bir nikah tanığı olarak söylüyorum bu gözlemlerimi

Aşklarını onsekiz yaşın heyecanı ve duygusuyla yaşayan

76 yaşındaki gelin ile 79 yaşındaki damadın nikahında

keşke siz de bulunsaydınız Altmış yıl önce bittiği

sanılan bir aşk öyküsünün, altmış yıl sonra, kaldığı

yerden nasıl filizlendiğine siz de tanık olacaktınız.

0 yorum:

gönlümden geçenlere bakın

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

bannerımı alırmısınız?


p>”"

gönlümden geçenler

gönlümden geçenler