AYIPLARI ÖRTMEK .. Ya birinin ayıbını örtesin ya da o ayıp gelir seni bulur. Sende yapmaya başlarsın… Ya önündeki çamuru temizle ya da çamura bulan. Öyle bir haldeyiz ki birbirimizin ayıplarını arar olduk. Kim yanlış yapmış, kim hata yapmış, kim ayıp etmiş bunları gün yüzüne çıkartmak için çalışır olduk. En çok seyrettiğimiz diziler, en çok ayıbı olan diziler oldu artık. Aldatmaları, adam öldürmeleri, birilerinin arkasında iş çevirmeleri, intikam yeminleri etmeleri artık bu diziler sayesinde çok rahat kabul eder olduk. Ve artık normalleştirdik, hayatımıza geçirdik. Gazete alırken ayıpları en bol olanı yani 3. sayfa haberleri bol gazeteler alır olduk. Nerede birinin bir hatası var nerede bir insan yanlış yapmış onu konuşur olduk. Sonra bu durum bizi bir bize düşman etti. Bir birimize düşman olduk. Eskilerde bir ayıp işlendiğinde unutanılırken , insanların yüzü kızarırken, şimdiler de ise ayıplarımıza güler geçer olduk. Artık eskisi kadar utanmıyoruz, utanmaz olduk. Ama ne gariptir ki bizler başkalarının ayıplarına o kadar odaklanmışız ki kendi ayıplarımızı görmez olduk. Hatta bazen kendi ayıbımızı örtmek için başkalarının ayıplarını gün yüzüne çıkarır olduk. Ayıp konuşur, ayıp eder olduk. Oysaki, Bir hadiste Peygamber efendimiz der ki: "Her kim bir müsluman kardeşinin ayıp ve kusurlarını, kimsenin görmediği ve görmesini istemediği şeylerini örterse, Allah~u Teâlâ da kıyamet gününde onun ayıplarını örter. Her kim müslüman kardeşinin meydana çıkmasını istemediği birşeyini ortaya çıkarır ve dile verirse; Allah da onun ayıplarını, kimsenin bilmesini istemediği hallerini meydana çıkarır. Bu suretle kendi evi içinde de olsa onu rezil eder. Müslüman kardeşinin ayıplarını örten, bir ölüyü diriltmiş gibidir. "NOT:MARVAN OĞUZ'A TEŞEKKÜRLER
30 Nisan 2011 Cumartesi
29 Nisan 2011 Cuma
KEREBİCİMERSIN YÖRESINE AIT
Gönderen belguzaranne zaman: 08:50kerbıcı tatlısımalzemeler. çövenkremasıiçin: 2adet çövenotu 5 su bardağı su,,1su bardağı .pudra sekeri 100gr erımış ılık margarın 1 çay bardağı sıvı yağ 1 çay bardağı pudra sekeri yarım çay bardağı ırmık 2 yumurta alabıldığıkadar un HAZIRLANMASI.çövenotu yıkanır tencereye alınır.4 bardak su ılave edılır,bırgece bekletılır.sabah çöven sıcakken seker ılave eılır.2 saat kaynatılır aada karıştırılır.su azalırsa 1.5 buçuk su eklenır.Suzulur.ılıyınca mıkserle köpük köpük oluncaya dek çırpılır.koyulaşıncaya ek 1 saat çırpılır.mıkserı dınlendırın.kurabıye için 1yumurta,seker.yağ,ıyıcece karıştırın.İrmıklerı ılaveedın.alabıldığı kadar un koyun (yumuşak bır hamur olmalı) cevızden buyuk parçalar alın ıçlı köfte seklınde oyun içine yeşil fıstık doldurun yuvarlayın.önceden fırın ayarınıza göre ısıtın benım fırınım kek turu hamurur150 derecede ıyı pışırıyor servıstabağına alın .uzerıne çöven sosou dökün. uzerıne kremea tarçınla susleyın Afıyet Olsun
You might also like:
26 Nisan 2011 Salı
GÜZEL SÖZLER
Gönderen belguzaranne zaman: 07:49ZORMUDUR GÖZLERE BAKARKEN AŞKI GÖRMEK? YOKSA SADECE AŞKMIDIR GÖZLERDEKİ TEK GERÇEK?
GÜZEL SÖZLER
Gönderen belguzaranne zaman: 07:48ZORMUDUR GÖZLERE BAKARKEN AŞKI GÖRMEK? YOKSA SADECE AŞKMIDIR GÖZLERDEKİ TEK GERÇE?
20 Nisan 2011 Çarşamba
SAĞLIK
Gönderen belguzaranne zaman: 07:58SAĞLIK
Gönderen belguzaranne zaman: 07:5819 Nisan 2011 Salı
18 Nisan 2011 Pazartesi
ŞİİR
Gönderen belguzaranne zaman: 18:13
Hoşça kal’lar farz olmuştu her bitişimizde…
Kimsenin kal’mayacağını bilsekte hep söyledik ‘Hoşça’kal diye…
Gidiyorum dedik her ikimizde belki onlarca kez…
Kendine iyi bak ’lar eklendi birde sonuna , birazda yorgunluğun gözyaşları…
Dayanamadık kimi zaman tekrar tekrar sarıldık .
...Adım atacağı beklemedik , ‘O’nun için , sevgim için dedik gururu bir kenara ittik…
Bazen de bitti. En şiddetlisini yaşadık gururun , Kırıldığımız kadar kızdık !
Ağlamadık inat diye , hiç ses çıkarmadık…
Ama yinede günlerde geçse bir türlü geçiremedik biz’den kalanları…
Tam sen , tam ben derken yine birbirimizi bulduk..
Kaldığımız yerden diyede ekleyiverdik yıpranmış ilişkimize…
Hep ayrılıklar yoktu , ama ayrılık hep vardı .
Aşkın en tutkulu anında bile bir kelimemizde kopabildi aramızdaki bağ…
Kırmakta çekinmedik yeri geldiğinde…
Sevgiyi yarışa , rekabete çevirdik..
Bir öyle bir böyle derken biz biz’i kendimiz bitirdik…
Ne üçüncü bir şahıs nede başka sebepler…
Nede sevgi olmayışı…
Bitti… Ve biz istediğimiz için bitti…
Ama yine aynısı olacak sanmıştım..
Hoşçakalla başlayan bir söz ve kendine iyi bak diyeceğini sandım…
Yanıldım en çokta bu defa sanırım…
Seni sev’dim dedin usulca , gözlerini kaçırarak , sonra ekledin Hoşça kal demiyorum bu kez hoşça’kalmanı istemem benden sonra.. Kırılırım bensiz hoş olduğunu görsem…
Biliyorum sende benden aynı sözleri bekledin ama bu defa bende yanılttım seni…
Seni sevmek istemiyorum artık , ve mutlu değilim seni sevmekten.. Yoruldum…
Hoşça’kalmanı istiyorum çünkü değersin…
Kendine değil kalanlarıma iyi bak… Deyivermiştim işte .
Onca yıl onca yaşanmışlık kaldı o sokak arasında…
Kim bilir belki bir iki camdan bakan şahit oldu bu bitişe belkide kimse…
Bir tek biz bildik.. Şahit olsada olmasada yinede bir tek biz bildik aslında…
Neler bıraktığımızı ve bu noktaya nasıl geldiğimizi..
Gerisi hikayesi işte…
Belki bir iki gün bekledim , aramanı , istemeni..
Bitmedi , bitemez demeni…
Ama sonra ümidi kestim .
Bitti ! dedim bu kez farklı cümleler vardı ayrılığın ortasında . Ve farklıydı istenilenler.. Yürümüyordu artık böyle ite kaka . Bitmişti tamamen olmasada bir şeyler !
İç çekerek son kez ağladım en acıtan cinsinden . Ve bir kez daha tekrarladım yüreğimin kapadığı kulaklarına . -Bitti . Bu kez değil aslında hep bitmişti !
ŞİİR
Gönderen belguzaranne zaman: 18:13
Hoşça kal’lar farz olmuştu her bitişimizde…
Kimsenin kal’mayacağını bilsekte hep söyledik ‘Hoşça’kal diye…
Gidiyorum dedik her ikimizde belki onlarca kez…
Kendine iyi bak ’lar eklendi birde sonuna , birazda yorgunluğun gözyaşları…
Dayanamadık kimi zaman tekrar tekrar sarıldık .
...Adım atacağı beklemedik , ‘O’nun için , sevgim için dedik gururu bir kenara ittik…
Bazen de bitti. En şiddetlisini yaşadık gururun , Kırıldığımız kadar kızdık !
Ağlamadık inat diye , hiç ses çıkarmadık…
Ama yinede günlerde geçse bir türlü geçiremedik biz’den kalanları…
Tam sen , tam ben derken yine birbirimizi bulduk..
Kaldığımız yerden diyede ekleyiverdik yıpranmış ilişkimize…
Hep ayrılıklar yoktu , ama ayrılık hep vardı .
Aşkın en tutkulu anında bile bir kelimemizde kopabildi aramızdaki bağ…
Kırmakta çekinmedik yeri geldiğinde…
Sevgiyi yarışa , rekabete çevirdik..
Bir öyle bir böyle derken biz biz’i kendimiz bitirdik…
Ne üçüncü bir şahıs nede başka sebepler…
Nede sevgi olmayışı…
Bitti… Ve biz istediğimiz için bitti…
Ama yine aynısı olacak sanmıştım..
Hoşçakalla başlayan bir söz ve kendine iyi bak diyeceğini sandım…
Yanıldım en çokta bu defa sanırım…
Seni sev’dim dedin usulca , gözlerini kaçırarak , sonra ekledin Hoşça kal demiyorum bu kez hoşça’kalmanı istemem benden sonra.. Kırılırım bensiz hoş olduğunu görsem…
Biliyorum sende benden aynı sözleri bekledin ama bu defa bende yanılttım seni…
Seni sevmek istemiyorum artık , ve mutlu değilim seni sevmekten.. Yoruldum…
Hoşça’kalmanı istiyorum çünkü değersin…
Kendine değil kalanlarıma iyi bak… Deyivermiştim işte .
Onca yıl onca yaşanmışlık kaldı o sokak arasında…
Kim bilir belki bir iki camdan bakan şahit oldu bu bitişe belkide kimse…
Bir tek biz bildik.. Şahit olsada olmasada yinede bir tek biz bildik aslında…
Neler bıraktığımızı ve bu noktaya nasıl geldiğimizi..
Gerisi hikayesi işte…
Belki bir iki gün bekledim , aramanı , istemeni..
Bitmedi , bitemez demeni…
Ama sonra ümidi kestim .
Bitti ! dedim bu kez farklı cümleler vardı ayrılığın ortasında . Ve farklıydı istenilenler.. Yürümüyordu artık böyle ite kaka . Bitmişti tamamen olmasada bir şeyler !
İç çekerek son kez ağladım en acıtan cinsinden . Ve bir kez daha tekrarladım yüreğimin kapadığı kulaklarına . -Bitti . Bu kez değil aslında hep bitmişti !
17 Nisan 2011 Pazar
şiir
Gönderen belguzaranne zaman: 11:02Sonu olmayan bir savaşın içindeyim. Sonu olmadığını bildiğim halde girdim bu savaşa, bile bile.... Şimdi dönüşü yok.kurtuluş hiç yok. Hani insan kapılırya bir dalgaya, kapıldım gidiyorum. Nereye gidiyorum onuda bilmiyorum. Böyle bilinmezlikler içinde savaşıyorum kendimle.... Oysa benim bir düşüm vardı. Gerçekleştirmek istediğim düşlerim vardı. Tutunmuştum onlara, sarıldığımda kendimi güvende hissettiğim düşlerim.
15 Nisan 2011 Cuma
FIKRA
Gönderen belguzaranne zaman: 17:54Bir Yahudi dilencidir. Iki yahudi tefeci. Uc Yahudi uluslararasi bir banka. Bir Ingiliz turisttir. Iki Ingiliz bir ticaret sirketi. Uc Ingiliz bir somurge! Bir Alman usaktir. Iki Alman, bir cavus ve bir er. Uc Alman bir istilâ ordusu. Bir Amerikali bir tuccardir. Iki Amerikali bir anonim sirket. Uc Amerikali trost demektir. Bir Meksikali bir at hirsizidir. Iki Meksikali bir eskiya cetesi. Uc Meksikali devrim demektir. Bir Ingiliz, bir Italyan, bir Alman, bir Arap, bir Yahudi ve bir Fransiz arkadas olmuslar, birlikte eglenmek istemisler. Fransiz, herkes istedigi bir seyi alip bana gelsin, bende bulusalim, saraplar da benden, demis. Sozlestikleri gibi Fransiz’da bulusmuslar. Her biri gelirken yaninda birer cesit yiyecek getirmis: Ingiliz frenkuzumu peltesi, Italyan makarna, Alman kapuska, Arap kuskus… Yahudi’ye gelince, o a beraberinde kardesini getirmis. Cennetin kapisinda, cennetlikler bekliyor. Bekleyenlerden her biri ancak yanlarinda uc adet esya getirebilecekmis. Diger milletlerin fertleri(Amerikali, Ingiliz, Fransiz) tum konfor saglayan esyalari almislar yanlarina da, bizim Turk cebinde cuzdanindan baska bir sey getirmemis. Cennetin kapisinda, *Niye yaniniza bir sey almadiniz?* dendiginde Turk: Hic almaz olur muyum, iste nufus cuzdanim, tasdikli bir sureti ve alti adet vesikalik fotograf. Bu da iyi hal kâgidim, demis. Ingiliz bir fikraya uc kez guler, deniyor. Once nezaketten, sonra aciklaninca, sonra da nukteyi anlayinca. Alman’a anlatilinca iki kez guler. Once nezaket geregi, sonra aciklaninca. Cunku anlamaz.diye yazilmis. Amerikali ise fikrayi daha onceden duydugu icin hic gulmezmis. Bir donek korkaktir. Iki donek Amerikan usagi. Uc donek imamin ordusu. Bir bolucu zavallidir. Iki bolucu eli kanli terorist. Uc bolucu bolucu parti.
11 Nisan 2011 Pazartesi
ELMALI KURABIYE GÖKNUR'A TEŞEKKÜRLER
Gönderen belguzaranne zaman: 17:57* Elmaların kabuğunu soyduktan sonra,çekirdek kısmını çıkartıp rendeleyin.Bir tencereye elmaları ve şekeri koyun, orta ateşte elmalar marmelat halini alana kadar yaklaşık 10-15 dakika pişirin. Piştikten sonra cevizi ve tarçını ekleyip karıştırın,soğumaya bırakın. * Fırınınızı 180 dereceye ısıtın. Fırın tepsisini yağlayın. * Kabartma tozunu ve unu tezgaha birlikte eleyin. Ortasını büyükçe bir boşluk bırakarak havuz gibi açın. * Oda sıcaklığındaki Sana yağını,yoğurdu ve pudra şekerinin yarısını unun ortasına koyarak kaşıkla iyice karıştırın. * Karışıma etrafından un katarak bir hamur yapın. Hamuru elinizi bırakana kadar yoğurun. * Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopararak elde top gibi yuvarlayın. * Yuvarlanan hamuru elinizle yassı yuvarlak hale getirin.Hamurun ortasına hazırladığınız harçtan l tatlı kaşığı kadar koyun.Hamurun iki tarafını uçları üste gelecek şekilde birleştirin. Parmağınızla hamurun birleşmiş kısmına şekil vererek yapışmasını sağlayın.Bütün hamuru bu şekilde hazırlayın. * Yağlanmış fırın tepsisine kapatılan kısımları üste gelecek şekilde 3 parmak aralıkla yerleştirin. * Önceden ısıttığınız fırında yaklaşık 20-25 dakika kurabiyeler altın sarısı renk alana kadar pişirin.Tepsiyi fırından çıkartın,soğuduktan sonra kurabiyeleri servis tabağına alın,üzerine pudra şekeri serperek veya sade olarak servis yapın.
10 Nisan 2011 Pazar
Hoşça kal’lar farz olmuştu her bitişimizde…
Kimsenin kal’mayacağını bilsekte hep söyledik ‘Hoşça’kal diye…
Gidiyorum dedik her ikimizde belki onlarca kez…
Kendine iyi bak ’lar eklendi birde sonuna , birazda yorgunluğun gözyaşları…
Dayanamadık kimi zaman tekrar tekrar sarıldık .
...Adım atacağı beklemedik , ‘O’nun için , sevgim için dedik gururu bir kenara ittik…
Bazen de bitti. En şiddetlisini yaşadık gururun , Kırıldığımız kadar kızdık !
Ağlamadık inat diye , hiç ses çıkarmadık…
Ama yinede günlerde geçse bir türlü geçiremedik biz’den kalanları…
Tam sen , tam ben derken yine birbirimizi bulduk..
Kaldığımız yerden diyede ekleyiverdik yıpranmış ilişkimize…
Hep ayrılıklar yoktu , ama ayrılık hep vardı .
Aşkın en tutkulu anında bile bir kelimemizde kopabildi aramızdaki bağ…
Kırmakta çekinmedik yeri geldiğinde…
Sevgiyi yarışa , rekabete çevirdik..
Bir öyle bir böyle derken biz biz’i kendimiz bitirdik…
Ne üçüncü bir şahıs nede başka sebepler…
Nede sevgi olmayışı…
Bitti… Ve biz istediğimiz için bitti…
Ama yine aynısı olacak sanmıştım..
Hoşçakalla başlayan bir söz ve kendine iyi bak diyeceğini sandım…
Yanıldım en çokta bu defa sanırım…
Seni sev’dim dedin usulca , gözlerini kaçırarak , sonra ekledin Hoşça kal demiyorum bu kez hoşça’kalmanı istemem benden sonra.. Kırılırım bensiz hoş olduğunu görsem…
Biliyorum sende benden aynı sözleri bekledin ama bu defa bende yanılttım seni…
Seni sevmek istemiyorum artık , ve mutlu değilim seni sevmekten.. Yoruldum…
Hoşça’kalmanı istiyorum çünkü değersin…
Kendine değil kalanlarıma iyi bak… Deyivermiştim işte .
Onca yıl onca yaşanmışlık kaldı o sokak arasında…
Kim bilir belki bir iki camdan bakan şahit oldu bu bitişe belkide kimse…
Bir tek biz bildik.. Şahit olsada olmasada yinede bir tek biz bildik aslında…
Neler bıraktığımızı ve bu noktaya nasıl geldiğimizi..
Gerisi hikayesi işte…
Belki bir iki gün bekledim , aramanı , istemeni..
Bitmedi , bitemez demeni…
Ama sonra ümidi kestim .
Bitti ! dedim bu kez farklı cümleler vardı ayrılığın ortasında . Ve farklıydı istenilenler.. Yürümüyordu artık böyle ite kaka . Bitmişti tamamen olmasada bir şeyler !
İç çekerek son kez ağladım en acıtan cinsinden . Ve bir kez daha tekrarladım yüreğimin kapadığı kulaklarına . -Bitti . Bu kez değil aslında hep bitmişti !
Hoşça kal’lar farz olmuştu her bitişimizde…
Kimsenin kal’mayacağını bilsekte hep söyledik ‘Hoşça’kal diye…
Gidiyorum dedik her ikimizde belki onlarca kez…
Kendine iyi bak ’lar eklendi birde sonuna , birazda yorgunluğun gözyaşları…
Dayanamadık kimi zaman tekrar tekrar sarıldık .
...Adım atacağı beklemedik , ‘O’nun için , sevgim için dedik gururu bir kenara ittik…
Bazen de bitti. En şiddetlisini yaşadık gururun , Kırıldığımız kadar kızdık !
Ağlamadık inat diye , hiç ses çıkarmadık…
Ama yinede günlerde geçse bir türlü geçiremedik biz’den kalanları…
Tam sen , tam ben derken yine birbirimizi bulduk..
Kaldığımız yerden diyede ekleyiverdik yıpranmış ilişkimize…
Hep ayrılıklar yoktu , ama ayrılık hep vardı .
Aşkın en tutkulu anında bile bir kelimemizde kopabildi aramızdaki bağ…
Kırmakta çekinmedik yeri geldiğinde…
Sevgiyi yarışa , rekabete çevirdik..
Bir öyle bir böyle derken biz biz’i kendimiz bitirdik…
Ne üçüncü bir şahıs nede başka sebepler…
Nede sevgi olmayışı…
Bitti… Ve biz istediğimiz için bitti…
Ama yine aynısı olacak sanmıştım..
Hoşçakalla başlayan bir söz ve kendine iyi bak diyeceğini sandım…
Yanıldım en çokta bu defa sanırım…
Seni sev’dim dedin usulca , gözlerini kaçırarak , sonra ekledin Hoşça kal demiyorum bu kez hoşça’kalmanı istemem benden sonra.. Kırılırım bensiz hoş olduğunu görsem…
Biliyorum sende benden aynı sözleri bekledin ama bu defa bende yanılttım seni…
Seni sevmek istemiyorum artık , ve mutlu değilim seni sevmekten.. Yoruldum…
Hoşça’kalmanı istiyorum çünkü değersin…
Kendine değil kalanlarıma iyi bak… Deyivermiştim işte .
Onca yıl onca yaşanmışlık kaldı o sokak arasında…
Kim bilir belki bir iki camdan bakan şahit oldu bu bitişe belkide kimse…
Bir tek biz bildik.. Şahit olsada olmasada yinede bir tek biz bildik aslında…
Neler bıraktığımızı ve bu noktaya nasıl geldiğimizi..
Gerisi hikayesi işte…
Belki bir iki gün bekledim , aramanı , istemeni..
Bitmedi , bitemez demeni…
Ama sonra ümidi kestim .
Bitti ! dedim bu kez farklı cümleler vardı ayrılığın ortasında . Ve farklıydı istenilenler.. Yürümüyordu artık böyle ite kaka . Bitmişti tamamen olmasada bir şeyler !
İç çekerek son kez ağladım en acıtan cinsinden . Ve bir kez daha tekrarladım yüreğimin kapadığı kulaklarına . -Bitti . Bu kez değil aslında hep bitmişti !