30 Mart 2010 Salı

meleğe ördüğüm hedıye şalgule gule kullan

29 Mart 2010 Pazartesi

çiğ köfte(Lezızce Lezzet gunluğum arkadaşıma 56.Çay saatı Etkınlıği için

çiğkofte yapılışı:Malzemelerimiz * Önceikle geniş bir tepsi * Yarım kilo çiğköftelik ince bulgur * Yarım kilo çiğ köftelik tammm yağsıss çiğ köfte makinasında çekilmiş dana eti (yada 2 kere çekilmiş olmalı ) * 1 demet maydonos * 2 sap tase soğan * 1 büyük kuru soğan * 4 diş sarımsak * 2 tatlı kaşığı karabiber * 3 tatlı kaşığı pul biber * 3 yemek kaşığo acı biber salçası * 1 yemek kaşığı domates salçası * 2 tatlı kaşığı tus * 2 tatlı kaşığı bulabiliyosanıs çiğ köftelik gasiantep baharatı yoksa isot yani kimyon, yenibahar, nane gibi kaışımlar... Servis için Marul veya kıvırcık Limon Gelelim Yapılışına Öncelikle tase soğan, kuru soğan, sarımsak ve maydonos çok ama çok ince şekilde kıyılıyor. Tepsimisin bir yarısına bulgurumusu koyuyorus. diğer yarısına tase soğan ve maydonos hariç diğer tüm malsemeleri koyuyorus. Bulguru tepsinin bi kenarında bekletirken diğer yarıdaki malsemeleri iyice birbirine yedirecek gibi uzun uzun yoğuruyorus. Birbirini iyice yedirdiğimise emin olduktan sonra ara ara azar azar bulgur ekleyerek yoğurmaya, yedirmeye dewam ediyorus. Azar azar bulguru yedire yedire birbirlerini iyice kaynaştırıyorus. Bunu şöylede tarif edebilirim. Sol avucumusun arasında iyice malzemeleri sıkıştırıyorus. Yumruk yapıp yukarıda kalan parçaları diğer elimisle iyice ovalıyorus. Bütün hepsini birbirine yedirip köftelik kıvama geldiğini anladığımısda tase soğan ve maydonosu da katıyorus ve onlarıda iyice birbirine yediriyorus. Sonra köfte şeklini vererek avucumusda sıkıp hasır hale getiriyorus. Sonra yanında marul ve limon suyuyla servisimisi yapıyorus. Ardındanda parmaklarınısla beraber yiyorsunus

Yılan gule sarıldı şal

27 Mart 2010 Cumartesi

Torunuma yaptığım suveter gule gule kullan

DOĞUMGUNUN KUTLU OLSUN CANIM OĞLUM

26 Mart 2010 Cuma

HASTALIKTAN KORUNMANIN ÇARELERİ

Diyet ve beslenme uzmanı Taylan Kümeli, Dr. Ayfer Altınok, Doç. Dr. Mehmet Gürsel ve Prof. Dr. Okan Yıllar ın katıldığı panelde, doğal ürünlerin sağlığımıza faydaları, besin tamamlayıcı ve destekleyicilerinin doğru kullanımı, fitoterapi ile sentetik ilaçların vücudumuzca emilim farkı, fonksiyonel besinler ve omega 3 yağ asitlerinin yararları işlendi. Akılda kalıcı ve yaşam kalitemizi yükselmeye odaklı birçok ipucunun verildiği panelde, uygulanış kolaylığıyla göze çarpan bazı uyarılar ise şöyle: Kolalı içecekler yerine nar suyu Taylan Kümeli, bağışıklık (immüm) sistemini baz alan konuşmasında fonksiyonel besinlerin iyileştirici değil, yaşam kalitesini artırıcı besinler olduğunun özenle altını çizdi. Hastalık riskini azaltıcı besinleri probiotikler, flavonidler, fitoöstrojenler, glukozinotlar ve katesinler olarak bölümlere ayıran Taylan Kümeli, nar ve nar suyu ekstresi ile üzüm çekirdeği ekstresinin faydalarını saymakla bitiremedi. Soya, keten tohumu, kiraz, çilek, elma, ceviz ve kerevizin menepoz belirtilerini azaltmada birebir olduğunu anlatan Kümeli, soğan, elma ve yeşil çayın ise bağışıklık sistemini güçlendirdiğini vurguladı. Doğal bir antioksidan olan nar ve nar suyu ekstresinin ise kanser riskini azaltıcı etkisini anlattı. kalp ve damar sağlığını koruyan, bağırsak mikro florasını güçlendiren, enerji veren ve tansiyonu dengeleyen nar suyunun 1 bardağının ise; Üzüm çekirdeği ekstresinin ise hücre zarlarını güçlendirmesi, kötü kolestrolü (LDL) düşürüp iyi kolestrolü (HDL) artırması ayrıca cilt ve göz sağlığı (katarakt) üzerinde ki etkileri hakkında bilgi verdi. Brokolinin kanser riskini büyük ölçüde azaltıcı ve metabolizmayı güçlendirici etkilerinden de söz etti. Sözlerini doğa vücudun mucizesidir diyerek noktalayan Kümeli, bitkilerin hayatımızdaki her sırrın anahtarı olduğunu vurgulayarak büyük alkış aldı. Gereksiz ilaç kullanımı mı, bizi hasta ediyor? Fitoterapi konusunda çalışmalarını sürdüren Doç. Dr. Med. Dent. Mehmet Gürsel, besinlerin üretilmesinden, korunmasına kadar kimyasal yöntemlerle yapılmış sentetik maddelerin hayatımızı büyük ölçüde etkilediğini ve bu gelişmenin olumlu yönlerine karşın, bilinçsiz kullanılması sonucunda, da geriye dönüşünün tamiri zor zararlar oluşturduğunu anlattı. Son zamanlarda oldukça yaygınlaşan bir görüşe göre; eskiden daha seyrek görülen ya da bilinmeyen birçok hastalığın insan yaşamını tehdit etmesinin nedeninin, kullanılan sentetik ilaçlar olduğunu söyledi. Günümüzde beslenmeden, giyime tüm yaşantımızda giderek yaygınlaşan Doğaya dönüş akımından ilaç sektörüde nasibini aldığını ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere tüm dünyada geçen yüzyılda insanlara zorla empoze edilen bu sentetik ürünlerden kaçışın hızlandığını belirtti. Avrupa ülkelerinde yıllarca önce başlayan, ancak Türkiye de henüz bürokrasi engelini aşamamış olan bitkisel drogların kullanılma gerekliliğinden bahseden Gürsel , binlerce yıllık lokman hekim tarihimize rağmen doğal besin dengeleyicilerine pek önem vermediğimizi anlattı. Bu konuda çağdaş anlamda yapılan "Fitoterapi" ve "Homeopati" uygulamalarına büyük önem veren Almanya'da piyasa da bulunan ilaçların en az % 33 ünde bitkisel drog veya ekstre bulunurken bu oran Fransa'da % 22 ve Türkiye de % 5 lik bir oranla onları takip etmesinden duyduğu büyük üzüntüyü dile getirdi. Bitkilerdeki aktif biyolojik maddeler, canlı bir organizmanın metabolizmasından kaynaklanan ürünler oldukları için insan vücudu tarafından sentetik ilaçlara oranla daha kolayca özümlendiği ve biyolojik yararlarının daha iyi olduğunu ama fitoterapi ve sentetik ilaçların birbirinin karşıtı değil ancak tamamlayıcıları olduğunu da vurguladı. Hamsi hayat kurtarıyor Dr. Ayfer Altınok, meme, kolon kanseri, prostat, depresyon, kalp, alzheimer, diyabet gibi hastalıkların omega 3 ve 6 yağ asitlerinin vücudumuzda ki dengesinin bozulmasıyla ortaya çıktığını belirtti. nöronal ve retinal gelişimde oldukça önemli olan omega 3 ün doğum öncesi ve sonrasında kullanımında hem anne hem de bebek için büyük önem taşıdığını da sözlerine ekledi. Günlük alınması gereken 3 gram balık yağının bizi tüm risklerden uzak tutmada büyük katkısı olacağını vurgularken balık yağı içemeyenler için tüketilebilecek besinleri ise hamsi, uskumru, sardalya, somon balığı, keten tohumu yağı, kabuklu yemişler, yeşil renkli sebzeler ve mısır olarak sıraladı. yorumcumm@googlegroups.com Hastalığın En Güzel İlacı, O Hastalıktan Korunmanın Çarelerini Öğrenmektir. / Hipokrat Konuşmasında doğal besinlerin alımını kolaylaştıran bir yenilik olan Forever Living Products ürünlerine geniş yer ayıran Prof. Doç. Dr. Okan Yıllar, besin dengeleyici ve tamamlayıcılarının yükselen bir trend olduğunu belirtti. Yıllar Besinsel Destekleyiciler, isminden de anlaşılacağı gibi, yalnızca sağlıklı insanların yaşamlarını sağlıklı bir şekilde sürdürmek amacıyla kullandıkları özel hazırlanmış ek besin maddeleridir. Herhangi bir hastalığın tanısını koymak, bir hastalığı tedavi etmek veya bir hastalığı engellemek için kullanılmazlar, kullanılmamalıdırlar. Hastalık sırasında kullanılmak istenildiğinde, mutlaka hekime danışılmalıdır. Aksi takdir de, hasta için yarar yerine zararlı sonuçlar ortaya çıkabilir diyerek hipokratın hastalığın en güzel ilacı o hastalıktan korunmanın çarelerini öğrenmektir sözünü hatırlatarak, Forever Living Products firmasının aloe vera jeli ile besin tamamlayıcılarının önemini anlattı. Aloe vera yaprağının 75 besleyici bileşen, 20 mineral ve 12 vitamin içerdiğini, patentli aloe sitabilizasyon sisteminin bir ürünü olan jelin sağlıklı bir sindirim sistemine sahip olmak ve doğal yoldan zinde kalmak isteyenler için birebir olduğunu söyledi. Aloe nin 8 değişik besin tamamlayıcısının en gözdesi Forever Garlic Thyme dan da bahseden Yıllar, sarımsak ve kekiğin faydalarının binlerce yıl geriye uzandığını hatırlatarak bu paha biçilemez gıdanın kokusuz alımının tek yolunun Forever tabletleri olduğunu da ekledi. antioksidan, damar-içi pıhtılaşmalarında etkili, kolesterol düşürücü, damar genişletici, kan basıncını belli miktarlarda düşürücü, antiaterosklerotik özellikleri olan sarımsak ve özellikle güçlü antiseptik olan kekik ile yapılan kombinasyonun, organizmayı koruyucu ve yararlı özelliklerinin üzerinde duran Yıllar, bağışıklık sistemini destekleyen Forever Living Products ürünlerinin günümüzün hızlı temposunda bize sağlıklı kalma alternatifi sunduğunu belirtti. Ayrıca, farklı besin tamamlayıcılarının aynı gün içerisinde kullanımının bir zarar teşkil etmediğini de ekleyerek konuşmasını tamamladı.
-- Yanıtlarınızı lütfen aşağıdaki mail adresimize gönderiniz.

♥Bunlarda Benim Lezzetlerim♥: P.D.Ç.S.E."39" YUFKALI MAKARNALI BÖREK

♥Bunlarda Benim Lezzetlerim♥: P.D.Ç.S.E."39" YUFKALI MAKARNALI BÖREK

25 Mart 2010 Perşembe

yorumcum gurubuna teşekkürler

Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara, kendisine yardım edecek, yiyecek ve kalacak bir yer verecek biri olup olmadığını sorar. *

*Köylüler, kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu ve Şakir diye birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini söylerler. Derviş yola koyulur, birkaç köylüye daha rastlar. Onların anlattıklarından, Şakir'in bölgenin en zengin kişilerinden biri olduğunu anlar. Bölgedeki ikinci zengin ise Haddad adında başka bir çiftlik sahibidir.

Derviş, Şakir'in çiftliğine varır. Çok iyi karşılanır, iyi misafir edilir, yer, içer, dinlenir. Şakir de ailesi de hem misavirperver hem gönlü geniş insanlardır. Yola koyulma zamanı gelip, derviş Şakir'e teşekkür ederken, 'Böyle zengin olduğun için hep şükret' der. Şakir ise şöyle yanıt verir: 'Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen gerçeğin kendisi değildir. Bu da geçer...'

Derviş Şakir'in çiftliğinden ayrıldıktan sonra, bu söz üzerine uzun uzun düşünür. Birkaç yıl sonra dervişin yolu yine aynı bölgeye düşer. Şakir'i hatırlar, uğramaya karar verir. Yolda rastladığı köylülerle sohbet ederken Şakir'den söz eder. 'O Şakir mi?' der köylüler, 'O iyice fakirledi, şimdi Haddad'ın yanında çalışıyor.'

Derviş hemen Haddad'ın çiftliğine gider, Şakir'i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. Üç yıl önceki bir sel felaketinde bütün sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakta işlenemez hale geldiği için tek çare olarak, selden zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş olan Haddad'ın yanında çalışmak kalmıştır. Şakir ve ailesi üç yıldır Haddad'ın hizmetindedir.

Şakir bu kez dervişi son derece mütevazi olan evinde misafir eder. Kıt kanaat yemeğini onunla paylaşır. Derviş vedalaşırken Şakir'e olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduğu söyler ve Şakir'den şu cevabı alır: 'Üzülme.. Bu da geçer...'

Derviş gezmeye devam eder ve yedi yıl sonra yolu yine o bölgeye düşer. Şaşkınlık içerisinde olan biteni öğrenir. Haddad bir kaç yıl önce ölmüş, ailesi olmadığı için de bütün varını yoğunu en sadık hizmetkarı ve eski dotu Şakir'e bırakmıştır. Şakir, Haddad'ın konağında oturmaktadır, kocaman arazileri ve binlerce sığır ile yine yörenin en zengin insanıdır.

Derviş eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine cevabı alır: 'Bu da geçer...'

Bir zaman sonra derviş yine Şakir'i arar. Ona bir tepeyi işaret ederler. Tepede Şakir'in mezarı vardır ve taşında şu yazılıdır: 'Bu da geçer...'

Derviş 'Ölümün nesi geçecek' diye düşünür ve gider. Ertesi yıl Şakir'in mezarını ziyaret etmek için geri döner ama ortada ne tepe ne de mezar vardır. büyük bir sel gelmiş, tepeyi önüne katmış, Şakir'den geriye bir iz dahi kalmamıştır.

O aralar ülkenin sultanı, kendisi için çok değişik bir yüzük yapılmasını ister. Öyle bir yüzük ki, mutsuz olduğunda umudunu tazelesin, mutlu olduğunda ise kendisini mutluluğun tembelliğine kaptırmaması gerektiğini hatırlatsın.

Hiç kimse sultanı tatmin edecek böyle bir yüzüğü yapamaz. Sultanın adamları da bilge dervişi bulup yardım isterler. Kısa bir süre sonra yüzük sultana sunulur. Sultan önce bir şey anlamaz, çünkü son derece sade bir yüzüktür. Sonra üzerindeki yazıya gözü takılır, biraz düşünür ve yüzüne büyük bir mutluluk ışığı yayılır. Yüzüğün üzerinde 'Bu da geçer' yazmaktadır. * ** * ' Bu da geçer Ya hu' sözünün hikayesi Bizans dönemine kadar uzanır. Bizanslılar başlarına iyi ya da kötü bir şey geldiği zaman ' K'afto ta perasi ' demektedirler. Söz Selçuklular döneminde İran'a kadar ulaşır ve Farsça haline dönüşür: 'İn niz beguzered' olur. Osmanlı döneminde tekkelerde benimsenir ve sonuna ' Ya Allah' manasına gelen ' Ya hu' eklenir.*

24 Mart 2010 Çarşamba

TEŞEKKÜRLER HULYA

Duygularla ilgili gönderilerinizde bana tuhaf gelen bir durum var;
“YÜREK / KALP” ile “SEVGİ / AŞK ve benzeri” kavramları biribirine bağlantılandırılarak verildiğinde (ki neredeyse hep böyle veriliyor) ben biraz anlayış sarsıntısı geçirerek zar zor adapte oluyorum, çünkü; Sevgi, Aşk ve benzeri kavramlar DUYGUSAL kavramlar olup bu konular BEYİN denilen organın konusudur. KALP, kaslardan ibaret bir pompadır, duygulardan etkilenmesi (bildiğim kadarıyla) beyinden gelen komutlarladır. Bu keşfin yapılmasının üzerinden 100 yıldan fazla geçti.
Yani bu “kalp” ile “duygu” çeşitlerini alakalandırmaktan vazgeçip başka bir sistem bulmak lazım.
“YANLIŞ TEMEL ÜZERİNE DOĞRU BİNA OLMAZ” (Olursa da tuhaf kullanışsız güvensiz oluyor)
Bu konuda meraklıları aralarında konuşup bir çözüm aramalılar (ki benim gibi anlayışı zayıflar zorlanmasınlar). Beyin görmezlikten gelinip alakasız organ "kalp" den bahsediliyor hep.

17 Mart 2010 Çarşamba

netten

12 Mart 2010 Cuma

fatoş tayfa arkadaşıma çok teşekkür edıyorum

TİBET KİŞİLİK TESTİ

Bu teste biraz zaman ayırın, büyüleneceksiniz

Dalai Lama işinize yarayıp yaramayacağını görmeniz için size okumanızı tavsiye ediyor...

ÇOK İLGİNÇ.

Sadece 4 soru, cevaplar sizi şaşırtacak.

Dürüst olun ve cevaplara bakarak hile yapmayın. Zihin paraşüt gibidir, en iyi açıkken çalışır. Yapması zevklidir fakat talimatları çok dikkatli okumalısınız. Hile yapmayın.

UYARI ! !

TESTE BAŞLAMADAN ÖNCE

BİR DİLEK TUTUN!

Soruları ilerledikçe cevaplandırın. Sadece 4 soru var ve hepsini bitirmeden görürseniz, gerçek sonuçları alamazsınız.

Bir uyarı!

Yavaşça ilerleyin ve her alıştırmayı teker teker tamamlayın.

İlerledikçe cevaplarınızı yazmak için kağıt kalem alın.

Bu size kendiniz hakkında çok şey anlatacak bir alıştırmadır. Her bölüm için tek cevap verin. Genellikle aklınıza gelen ilk cevap en iyi cevaptır. Hatırlayın – bunu kimse değil siz göreceksiniz. (1) Aşağıdaki 5 hayvanı dilediğiniz gibi sıralayın: İnek, Kaplan, Koyun, At, Domuz (2) Aşağıdaki kelimelerden birini seçerek tanımlayın: Köpek, Kedi, Fare, Kahve, Deniz.. (3) Aşağıdaki renklerle özdeşleştirebileceğiniz, sizi tanıyan ve sizin için önemli olan birini düşünün. Cevabınızı tekrarlamayın. Her renk için sadece bir kişiyi isimlendirin: Sarı, Turuncu, Kırmızı, Beyaz, Yeşil. (4) Son olarak, en sevdiğiniz sayıyı ve haftanın en sevdiğiniz gününü yazın.

Lütfen cevaplarınızın istediğiniz cevaplar olduğundan

EMİN OLUN.

BİTTİ Mİ?

Aşağıdaki açıklamalara bakın:

Fakat devam etmeden önce,

Cevaplarınızı KONTROL EDİN .

CEVAPLAR Bu sizin hayattaki önceliklerinizi tanımlar. İnek, KARİYER anlamına gelir Kaplan, GURUR anlamına gelir Koyun, AŞK anlamına gelir At, AİLE anlamına gelir Domuz, PARA anlamına gelir

(1)

Köpeği tanımlayışınız kişiliğinizi ifade eder. Kediyi tanımlayışınız partnerinizin kişiliğini ifade eder. Fareyi tanımlayışınız düşmanınızın kişiliğini ifade eder. Kahveyi tanımlayışınız doğayı nasıl yorumladığınızı ifade eder. Denizi tanımlayışınız kendi hayatınızı ifade eder..

(2)

Sarı: Asla unutmayacağınız biri Turuncu: Gerçek dostunuz olarak kabul ettiğiniz biri Kırmızı: Gerçekten aşık olduğunuz birisi Beyaz: Ruh ikiziniz Yeşil: Hayatınızın geri kalanında hatırlayacağınız biri

(3)

Bu mesajı en sevdiğiniz sayı kadar kişiye yollamak zorundasınız; böylece tuttuğunuz dilek sizin gününüzde gerçekleşecek. (4) Dalai Lama’nın Milenyum hakkında söyledikleri bu – okuyup düşünmek için sadece birkaç saniyenizi ayırın! Bu mesajı boşlamayın, Mantra önümüzdeki 96 saat içinde ellerinizden yükselecek. Çok memnun edici bir sürpriz yaşayacaksınız. Batıl inançlara sahip birisi olmasanız da bu doğru. Lütfen bunu yapın. Büyüleyicidir. BU “E-MAIL MANTRA”YI EN AZ 5 KİŞİYE GÖNDERİN ; HAYATINIZDA YENİ GELİŞMELER YAŞAYACAKSINIZ 0-4 kişi: Hayatınız hafif seviyede gelişecek 5-9 kişi: Hayatınız istediğiniz seviyeye gelecek 9-14 kişi: Önümüzdeki 3 hafta içinde en az 5 sürpriz yaşayacaksınız. 15 kişi ve üstü: Hayatınız inanılmaz derecede iyi hale gelecek ve tüm dilekleriniz gerçekleşecek.

fatoş tayfa arkadaşıma çok teşekkür edıyorum

TİBET KİŞİLİK TESTİ

Bu teste biraz zaman ayırın, büyüleneceksiniz

Dalai Lama işinize yarayıp yaramayacağını görmeniz için size okumanızı tavsiye ediyor...

ÇOK İLGİNÇ.

Sadece 4 soru, cevaplar sizi şaşırtacak.

Dürüst olun ve cevaplara bakarak hile yapmayın. Zihin paraşüt gibidir, en iyi açıkken çalışır. Yapması zevklidir fakat talimatları çok dikkatli okumalısınız. Hile yapmayın.

UYARI ! !

TESTE BAŞLAMADAN ÖNCE

BİR DİLEK TUTUN!

Soruları ilerledikçe cevaplandırın. Sadece 4 soru var ve hepsini bitirmeden görürseniz, gerçek sonuçları alamazsınız.

Bir uyarı!

Yavaşça ilerleyin ve her alıştırmayı teker teker tamamlayın.

İlerledikçe cevaplarınızı yazmak için kağıt kalem alın.

Bu size kendiniz hakkında çok şey anlatacak bir alıştırmadır. Her bölüm için tek cevap verin. Genellikle aklınıza gelen ilk cevap en iyi cevaptır. Hatırlayın – bunu kimse değil siz göreceksiniz. (1) Aşağıdaki 5 hayvanı dilediğiniz gibi sıralayın: İnek, Kaplan, Koyun, At, Domuz (2) Aşağıdaki kelimelerden birini seçerek tanımlayın: Köpek, Kedi, Fare, Kahve, Deniz.. (3) Aşağıdaki renklerle özdeşleştirebileceğiniz, sizi tanıyan ve sizin için önemli olan birini düşünün. Cevabınızı tekrarlamayın. Her renk için sadece bir kişiyi isimlendirin: Sarı, Turuncu, Kırmızı, Beyaz, Yeşil. (4) Son olarak, en sevdiğiniz sayıyı ve haftanın en sevdiğiniz gününü yazın.

Lütfen cevaplarınızın istediğiniz cevaplar olduğundan

EMİN OLUN.

BİTTİ Mİ?

Aşağıdaki açıklamalara bakın:

Fakat devam etmeden önce,

Cevaplarınızı KONTROL EDİN .

CEVAPLAR Bu sizin hayattaki önceliklerinizi tanımlar. İnek, KARİYER anlamına gelir Kaplan, GURUR anlamına gelir Koyun, AŞK anlamına gelir At, AİLE anlamına gelir Domuz, PARA anlamına gelir

(1)

Köpeği tanımlayışınız kişiliğinizi ifade eder. Kediyi tanımlayışınız partnerinizin kişiliğini ifade eder. Fareyi tanımlayışınız düşmanınızın kişiliğini ifade eder. Kahveyi tanımlayışınız doğayı nasıl yorumladığınızı ifade eder. Denizi tanımlayışınız kendi hayatınızı ifade eder..

(2)

Sarı: Asla unutmayacağınız biri Turuncu: Gerçek dostunuz olarak kabul ettiğiniz biri Kırmızı: Gerçekten aşık olduğunuz birisi Beyaz: Ruh ikiziniz Yeşil: Hayatınızın geri kalanında hatırlayacağınız biri

(3)

Bu mesajı en sevdiğiniz sayı kadar kişiye yollamak zorundasınız; böylece tuttuğunuz dilek sizin gününüzde gerçekleşecek. (4) Dalai Lama’nın Milenyum hakkında söyledikleri bu – okuyup düşünmek için sadece birkaç saniyenizi ayırın! Bu mesajı boşlamayın, Mantra önümüzdeki 96 saat içinde ellerinizden yükselecek. Çok memnun edici bir sürpriz yaşayacaksınız. Batıl inançlara sahip birisi olmasanız da bu doğru. Lütfen bunu yapın. Büyüleyicidir. BU “E-MAIL MANTRA”YI EN AZ 5 KİŞİYE GÖNDERİN ; HAYATINIZDA YENİ GELİŞMELER YAŞAYACAKSINIZ 0-4 kişi: Hayatınız hafif seviyede gelişecek 5-9 kişi: Hayatınız istediğiniz seviyeye gelecek 9-14 kişi: Önümüzdeki 3 hafta içinde en az 5 sürpriz yaşayacaksınız. 15 kişi ve üstü: Hayatınız inanılmaz derecede iyi hale gelecek ve tüm dilekleriniz gerçekleşecek.

10 Mart 2010 Çarşamba

KIZIMA YAPTIĞIM NOHUT ORNEĞİ KAZAK

cafemıs.com (annesının vefatından önce orduğu değerlı masa orneğini sızlerle paylaşmak ıstedım RUHUN ŞAD OLSUN

9 Mart 2010 Salı

yorumcum gurubundan gelen meile teşekkürler

Yaşlı bir Anadolu köylüsü tek başına yaşadığı ve eskisi gibi tarlada çalışamadığı için çok dertliymiş. Susuz geçen bir yılın ardından, toprak taş gibi olduğundan, alnının teri ve büyük fedakarlıklarla okuttuğu ve tüm beklentilerini aşarak üniversite rektörü olan tek oğlu da Ergenekon 41.inci dalgadan dolayı tutuklanıp, cezaevine götürüldüğünden dolayı çok mutsuzmuş. Eşi de vefat edeli neredeyse bir ay olmuş. Sonunda dayanamamış ve 45 gündür suçunun ne olduğu bilinmemesine ve açıklanmamasına rağmen cezaevinde yatan oğluna çaresizlikten bir mektup yazmış.

Sevgili oğlum Mustafa,

Çok üzgünüm. Annen vefat ettiğinden beri onsuz hayatımın bir tadı yok. Seni alıp götürdüklerinden beri de seni çok arıyorum. Üniversitende olduğun zamanlar bile telefondaki sesini arıyorum. Bu yıl galiba felaket geçecek. Toprak o kadar sert ki, toprağı kazamıyorum ve bu yıl hiç bir ekin ekmem mümkün görünmüyor. Gerçekten artık baban çok yaşlandı. Biliyorum ki elinde olsa yanıma gelip tarlamı kazmama yardımcı olurdun. Tıpki eski günlerdeki gibi. Sakın dert etme oğlum, yaşlı bir adam sadece boş, boş şeyler yazıyor o kadar. Sen kendine iyi bak, cesur ol, ve isminin nereden geldiğini de asla unutma.

Sevgilerinle, Baban

Bir kaç gün sonra oğlundan bir mektup gelmiş.

Sevgili Babacığım,

Sakın tarlayı kazma. Bütün cesetleri oraya gömdük.

Sevgiler biricik oğlun Mustafa.

Ertesi gün sabaha karşı saat 4..00 de yaşlı çiftçiyi polis yatağından ense paça kaldırmış ve apartopar tarlaya götürmüş. Bütün tarlayı kazmışlar. Hiç bir şey bulamayınca bir kazdıklarını bir kez daha kazmışlar. Sonunda bakmışlar en ufak bir şey bulamamışlar, yaşlı çiftçiden özür dilemişler ve geldikleri gibi gitmişler. Aynı gün yaşlı adam cezaevinde yatan oğlundan bir mektup daha almış.

Sevgili babacığım,

Şimdi tüm ekinlerini ekebilirsin. Yanında olup her zaman olduğu gibi beraber tarlayı kazmayı çok isterdim. Ama bugünkü ortamda elimden ancak bu kadarı geldi. Kusuruma bakma.

Sevgi ve saygılarımla, oğlun Mustafa

8 Mart 2010 Pazartesi

SİMALİN CEYN (TEK OMUZLU BLUZU VE CEPKENİ

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, tüm dünyada, kadınların eşitlik, kalkınma ve daha huzurlu yaşam özlemlerini ve isteklerini dile getirdikleri, birlik ve beraberlik günü olarak kutlanmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin odak noktasında yer alan kadınlarımız, üstlendikleri, misyonu yaşatma görevini ülkenin yaşadığı problemlerin birinci derecede muhatabı olmalarına rağmen hiçbir fedakarlıktan çekinmeden yerine getirmiş; modern ve çağdaş Türkiye’nin oluşmasında söz sahibi olmuşlardır.

Tüm dünya, ülkemiz ve üyelerimiz arasında görev yapan kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

6 Mart 2010 Cumartesi

edalık arkadaşım ve yuxselcenın atkı ekınlıği için

5 Mart 2010 Cuma

bu sıırı gönderen arkadaşımacan dostuma teşekküredıyorum

Bir konuşsam Ah bir anlatabilsem bendeki seni İklimler susardı sesimin buğusunda Kelimeler bir bir çekilirdi yamaçlardan Bir konuşsam.. Ah anlatabilsem bendeki seni Fırtınalar sarardı bu güzel şehri Bulutlar kaybolurdu bakışlarında Güneş saçaklarını toplar giderdi Bir konuşsam.. Ah bir anlatabilsem bendeki seni Sendeki her şey kavgam olurdu Mücadelem olurdu savaş meydanları Mizacı sert bir bakışın ardından Hafif bir tebessüm olurdum Ve bir haykırış derinlerden. Bir konuşsam Ah bir anlatabilsem bendeki seni Sesim bir uçurum olurdu Bir çağlayan Doldururdu bütün yamaçlarını. Bir konuşsam Ah anlatabilsem bendeki seni Anlardım belki anlatabilirdim belki Kelimelerin bu kadar yetersizliğini...

Deniz derindir durulmaz dostluk ebedidir unutulmaz .

3 Mart 2010 Çarşamba

http./elıfgulcelem .blogcu.com arkadaşım benı ödüle layık görmuş çok teşekküredıyorum

jojoo6a5 yasemınlerımblogspot.com göznurublogspot.com cafemıs.com http.orguveyemek.com http.gulengorucu.com http.emınedantelorgu.com http.ipekceo3blogcu.comarkadaşlarıma ve tum blogspot arkadaşlarıma gıtsın

gönlümden geçenlere bakın

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

bannerımı alırmısınız?


p>”"

gönlümden geçenler

gönlümden geçenler